Resimlerle Hacamat Tarihi
HACAMAT
En kısa anlatımla; Emme yoluyla Şifa
Müslümanlar tarafından bu tedaviye hacamat denir, Durgun, fazlalık içeren kan ve aşırılığa yol açan enerjiyi, durağanlaşmış, hastalık yapan vücut sıvılarını dışarı çekmek için cilde vantuz uygulanmasıdır. Genellikle, cam bardakla yapılır; tarihte, kemik, boynuz ,bambu ile de yapılmıştır.
Cupping Doğu’da hem de Batı’da yayılan inanılmaz derecede eski ve evrensel bir uygulamadır. Dünyanın tüm yerli halkları ve ilkel şamanistik uygulamalarda, vücudun hastalıklarını ve sakatlıklarını emme üzerinden tedavi eden uzmanlaşmış şamanlar vardı.
Doğuda, Çin en az beş bin yıl boyunca tedavi noktaları sanatını uygulamıştır. Tui Na masaj, akupunktur ve yakı, Cupping ile bölgesel noktaların tedavisi sonrasında aktive olan organlar tespit edilmiştir, Hacamat, durgunlukları ve aşırılıkları rahatlatmak için akupunktur noktalarına uygulanır.
Batıda, kupa terapisi Mısır’da doğmuştur. M.Ö. 1550 yılında yazılmış Ebers Papirüs’te, by tedaviden bahsedilmiştir. Eski Mısırlılar hemen her hastalık için cupping therapy’de çare aramışlardır.
Hipokrat ve Galen cupping terapinin sadık savunucuları ve kullanıcıları olmuşlardır.
Ünlü Yunanlı tarihçi ve hekim Herodot, (M.Ö.413) şunları yazmıştır:
“Cupping ile çizerek vücut kusurlu maddeden arınma imkanına sahip, aynı zamanda ağrı azalması, iltihabın azalması, zayıf bünyenin güçlendirilmesi; başdönmesi ve bayılma eğiliminin kaldırılması, yüzeye doğru oturmuş durgunlaşmış kusurlu maddenin uzaklaştırılması. Bunlar ve daha birçok benzer hastalıklar, kanlı Kabakgiller (Bardak), uygulaması ile rahatlar. ”
Eski Yunanlılar ve Romalılardan itibaren Alexandrians ve Bizanslılar, persler kupa terapisini kullandılar.
Cupping batıda şimdi Tıp için önemli ve popüler bir tedavi yöntemidir.
Batıda, hacamat 20. yüzyıla kadar,alternatif, ve halk tabanlı kaldı.
Modern çağın, çözüm olmayan, yan etkileri çokça olan ilaç tedavilerinden sonra kupa terapisi, akupunkturcu ve diğer bütüncül sağlık uygulayıcıları tarafından sonuçları itibarı ile yüzgüldürücü olduğu için keyifle uygulanmaktadır. Bu antik tekniğin heyecan verici değişiklikleri, yağlı kupa masajı ile birleştirildiğinde omurga ve eklemlerde mucizevi iyileşmeler görülebilmektedir.
İki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından yahut vücudun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla bardak, şişe veya boynuzla kan aldırma. Peygamberimiz (s.a.s)’in sağlıkla ilgili tavsiyelerinden ve bizzat tatbik ettiği sünnetlerindendir.
Hacamat, sebebi belli bir hastalığın tedavisi olmaktan ziyade kan fazlalığının vücutta meydana getirdiği rahatsızlıkları gidermek için kullanılan genel bir tedavi usûlüdür.
Eskiden yaygın olarak “hacamat bıçağı” veya “hacamat zembereği” denilen bir aletle tatbik edilen bu usûl, bugün yerini enjektörle kan almaya bırakmıştır. Hacamat bıçağı, tarak biçiminde, vücutta bir sıra çizik meydana getiren bir alettir. Bir yüzünde birçok yarık bulunan bakır bir kutu içinde tetikli bir zembereğe bağlı olan bıçaklar, düğmesi basılınca zembereğin boşalmasıyla yarıklardan dışarı fırlar ve vücutta çizikler meydana getirir. Bardak vb. bir şeyle çizikler üzerinden kan çekilir. Bir cins sülük de bu iş için kullanılmaktadır. Sülük vücudun ağrıyan bölgelerine konularak kanı emmesi sağlanır.
Hangi araç ve metodla olursa olsun önemli olan kan aldırmaktır. Uzman bir hekimin muayenesi ve tavsiyesiyle yaptırılan hacamat faydalı ve İslâm’da caiz olan bir tedavi usûlüdür.
Ameller niyetlere göre değer kazanır. Sünnete uymak niyetiyle ve bize emanet olan vücudumuzun sağlığına kavuşması için yaptırdığımız hacamat bir ibadet değeri taşır. Çünkü ibadetlerimizi ve diğer görevlerimizi ancak sağlıklı bir bedenle tam olarak yerine getirebiliriz.
Peygamberimiz (s.a.s)’in yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği işlerin şüphesiz bir anlamı ve hikmeti vardır. Onun hayatı bizim için örnektir: “Andolsun Allah’ın Resulu’nde sizin için Allah’ı ve ahireti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için (uyulacak) en güzel bir örnek vardır” (el-Ahzâb, 33/21).
Mirac gecesinde yanından geçtiği bir melek grubunun Peygamberimize: “ümmetine hacamatı emret!” diye söylediğini Abdullah b. Abbâs (r.a) rivayet etmektedir (Ali Nâsıf, et-Tâc, III, 203).
Hz. Peygamber (s.a.s) bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir Haccâm’a hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp haccâma ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır. (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır)”(Buhâri, Tıb 13; Müslim, Musakat 62, 63; Ebû Dâvûd Nikâh 26, Tıb 3).
Hz. Peygamber (s.a.s) ihramlı iken hacamat yaptırmıştır (Buhârî, Savm, 22; Müslim, Hac 87, 88; Ebû Dâvûd Menâsik 35). İhramlı iken saç kestirmemek şartıyla hacamatın caiz olduğu hususunda âlimler arasında görüş birliği vardır. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s) oruçlu iken de hacamat yaptırmıştır. Yani kan aldırmıştır (Buhârî, Tıb II; Ebû Davûd, Siyâm 29).
Nâfi (r.a)’den rivayet edildiğine göre İbn Ömer (r.a) (Kendisine): Nâfi, kan (fazlalaşmak suretiyle) beni yedi. Bunun için sen bana bir hacamatçı getir ve genç bir hacamatçı seç. Ne yaşlı ne de çocuk hacamatçı seçme demiştir.
Nâfi der ki; İbn Ömer (r.a) şöyle dedi: Ben, Resulullah (s.a.s)’den şu buyruğu işittim: “Hacamat olmak aç karnına daha faydalıdır. Hacamat olmak aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü arttırır. Hâfız olanın da hıfzetmek kabiliyetini kuvvetlendirir. Artık kim hacamat olmak isterse Allah’ın ismini anarak perşembe günü hacamat olsun ” (İbn Mâce, Kitâbu’t-Tıb, 22).
İbn Hacer Buhârî şerhindeki Hacamat bölümünde özetle şu bilgiyi verir: Buhârı, Sahîhinde “Hangi saat hacamat olur” başlığı altında bir bâb açmış ve burada Ebû Mûsa’nın geceleyin hacamat olduğuna dair bir eseri ile Hz. Peygamber (s.a.s)’in oruçlu iken hacamat olduğuna dair İbn Abbâs (r.a)’ın bir hadîsini rivayet etmiştir.
İbn Hacer bununla ilgili olarak şöyle der: Hacamat olmak için uygun vakitler hakkında birkaç hadis vârid olmuş ise de hiçbiri Buhârî’nin sözkonusu ettiği şarta uygun değildi. Bana öyle geliyor ki: Buhârî hacamat işinin ihtiyaç olduğu zaman yapılabileceğine ve bunun belirli bir vakte bağlı olmadığına işaret etmek istemiştir. Çünkü hacamat işinin geceleyin yapıldığını ve Hz. Peygamber (s.a.s)’in oruçlu iken hacamat olduğuna dair hadîsi rivayet etmiştir.